Kan Sperm ve Gözyaşı: Biraz Love (Aşk) Konuşalım

Bir yönetmen düşünün ki filmlerinde “öykü” yok, mesaj verme kaygısı yok, anlamlı olma iddiası yok. Hayatın anlamını anlamsız olanda, korku, seks, ölüm gibi kavramlarda arayan ve bulduklarını en saf haliyle ifade etmeye çalışan Gaspar Noe, bu anlamda devrimci bir yönetmen kesinlikle.

Love filminde; Amerikalı bir genç olan Murphy, Paris’te sinema eğitimi almaktadır ve burada Electra adında bir kadına aşık olur. Tabi ki kendine özgü bir aşktır bu. Noe sinemasında aşk yalnızca romantik bir akşam yemeği, mum ışığı değil, insanlaşamamış yanımızın, id’in açığa çıkmasıdır. Yanıp sönen baş döndürücü ışıklar, tutku ve iki insanın orgazmlarını, en büyük fantezilerini paylaşmasıdır.

Murphy’le sohbetinde duyduğumuz üzere; Electra’nın en büyük fantezisi bir kadınla yatmaktır. İkili bu fanteziyi paylaşmak üzere 17 yaşındaki komşuları Omi ile birlikte olurlar. Murphy, üçünün yaşadığı bu ortak birliktelikten sonra yeniden Omi’yle birlikte olur ve Omi gebe kalır. Bu durum ve Omi’nin çocuğu doğurma kararı(bir sahnede Omi kürtaj karşıtı olduğundan bahsediyor) Murphy’nin Electra ile olan ilişkisinin sonunu getirir. Fakat filmde lineer bir kronoloji yoktur. Anıların zihnimizde aktığı şekliyle geçmişe gider, geliriz.

İlk sahnede çıplak şekilde birbirleri üstüne uzanmış Electra ve Murphy’i, ‘elleriyle’ sevişirken izleriz, film bu şekilde açılır. Ardından biraz yaş almış Murphy’i görürüz. Omi ve çocuğuyla yaşamaktadır. Electra’dan ayrıdır, mutsuzdur. Electra’nın kendine zarar vermiş olabileceği ihtimaliyle korku içindedir.

Filmi izlerken Murphy’nin zihninin içinde gezeriz aslında. Bilinci akarken onun hatırladıklarıyla ve özledikleriyle birlikte film de akar. Seul Contre Tous(Gaspar Noe’nin ilk filmi, Herkese Karşı Tek Başına) kronoloji içerse de, bu bilinç akışı oyununu Noe’nin daha ilk filminden itibaren görürüz. Film zamandan ve mekanlardan kopmaya başlar. Karakterin zihni olayın geçtiği yerdir ve böylelikle bu aşk hikayesi güzel bir tanışma ile başlamaz, erotizm ile, korku ile başlayıp tatlı bir tanışmayla son bulur. Bu bize “geri döndürülemezlik” hissini daha çok verecektir. Electra ile yeni tanışmış, birlikte parkta yürüyüp sohbet eden Murphy’i izlerken, Murphy’nin özlemine dahil oluruz ve bu artık bizim için de geçmişte kalmış bir anıdır.

Film daha ilk sahneden itibaren çıplaklıktan korkmaz. Grup seks sahneleri, birbirlerini başka insanlarla birlikte olurken izlemek üzere gittikleri karanlık mekanlar, ve ‘vajinanın içinden’ izlediğimiz penetrasyon, yönetmenin aşkın en ‘derinindeki’ temel dürtüyü arayışıdır, ve orada ‘erotizmi’ bulur. Yönetmenin filmde Murphy’nin ağzından söylettiği şekliyle: “Kan, sperm ve gözyaşı dolu filmler yapmak istiyorum, bunlar hayatın niteliği gibi bir şey.”

Hayatın niteliği olanı yakalamaya yönelik bu çaba, yönetmenin tarzına da yansır. Gaspar Noe bu filmde gerçek oyuncular bile kullanmamıştır. Filmdeki baş kadın karakter olan Electra, Aomi Muyock tarafından canlandırılır ve bu ilk oyunculuk deneyimidir. Filmde göreceğimiz diğer karakterlerin çoğu da bir şekilde o sırada orada bulunan insanlardır.

Birçok izleyicinin “pornodan farksız” oluşuyla eleştirdiği uzun sevişme sahneleri, yönetmenin yönlendirmesinden bağımsızdır. Noe bu sahneleri çekerken oyuncuları yalnızca konumlandırır ve özgürce sevişmeye bırakır. Aşkın içindeki gerçeklik olarak gördüğü erotizmi, filme de gerçekliğine dokunmadan yansıtmış olur.

(Murphy, Electra ve Omi)

Filmin içindeki gönderme ve atıflara değinmek gerekirse; Electra, “bir çocuğum olsaydı adını ne koyardım” diye düşünürken buna ‘Gaspar’ cevabını verir. Murphy de sonrasında Omi’den olan çocuğuna bu ismi koyar.

Ayrıca Electra’nın eski sevgilisinin adı ‘Noe’dir ve bu isimde bir sanat galerisi vardır. Yine göze sokulmadan Gaspar Noe’nin diğer filmlerine atıflar mevcuttur. Murphy’nin ot sakladığı film kasedinin, yönetmenin ilk filmi olan Seul Contre Tous olması örneğin.

Sembolizm tutkunu sinemaseverler buradan birçok anlam çıkarabilir elbette, fakat ben yönetmenin sinemaya bakışını göz önüne alarak bu ufak oyunların büyük semboller içermediğini düşünüyorum. Murphy ve Omi’nin çocuğu olan Gaspar, Electra’nın verdiği bu ismi taşımaktadır. Buradan yola çıkarak yönetmenin her karaktere kendisinden bir parça yüklediği, veya tersi şekilde kendisinin bu karakterlerin bir bileşiminden oluştuğu çıkarımını yapmak, zaten yanlışlanamaz bir yorum olmakla birlikte fazlasıyla genel ve anlamsız görünüyor bana. Yönetmenin burada yapmaya çalıştığı şeyin eserine kendi imzasını atmak olduğunu düşünüyorum. Üretim’le üreten kişi arasında bir bağ, köprü kurmak. Her filminde diğer filmlerine de ufak atıflarda bulunması gibi.

Filmin sinematografisini üstlenen Benoit Debie, “neon” sinemasıyla filmin yaratmayı hedeflediği erotik ambiyansa kesinlikle büyük katkı sağlıyor. Penisin yakından çekildiği sahnede, kamera sizi bu cinsel organa olabildiğince yakın tutarken, penis kameraya, yani ‘izleyicinin gözüne’ doğru boşalıyor. Filmin en ilkel, en temel olana yönelik vurgusu; korkusuzluk ve ‘utanmazlık’ gösterisi yaptığı bu sahneyle zirveye ulaşıyor.

Herkesin romantizme ve aşka dair farklı bir fikri vardır elbette. Bu film de aşkın yeni bir tanımını yapmaya, özüne ulaşmaya çabalarken; aşkın erotizm, erotizmin de aşkın kendisi olduğunu söylüyor.

Total
0
Shares
Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Previous Post

Yunan Mitolojisinde Kadının Yeri

Next Post

Sanat İçi Şişirilmiş Dev Bir Balon mudur?

Related Posts